Türkiye’nin en etkin sanayi ve endüstri bölgeleri arasında yer alan, 14 adet organize sanayi bölgesinin (OSB) bulunduğu Tekirdağ, sanayi atıkları, nüfus yoğunluğu, düzensiz şehirleşme, bilinçsizce doğaya bırakılan atıklar gibi etkenlerle birlikte yoğun çevre kirliliği altında. Özellikle Çorlu, Çerkezköy, Kapaklı ve Ergene ilçelerinde bulunan organize sanayi bölgelerinde yer alan yüzlerce fabrika ve firmaların kontrolsüz şekilde bıraktığı atıklar tehlike oluşturuyor.
Son zamanlarda sanayinin kalbi olarak nitelendirilen Çorlu’da sanayi tesisleri ile birlikte yoğun nüfusun neden olduğu kirliliğin yanı sıra, Karatepe’deki katı atık bertaraf tesisinin düzgün işletilememesi ve kurulması planlanan Angus çiftliğinin, geri dönüşü olmayan tehlikelere neden olacağı kaydediliyor.
Tekirdağ’da Çorlu ve Çerkezköy merkezli gelişen sanayileşme, ülke ekonomisinin büyük bir bölümüne katkı sağlarken, bölgede telafisi olmayan sorunları da beraberinde getiriyor.
Kontrolsüz sanayileşme ile artan nüfus, düzensiz şehirleşme, çevre kirliliği gibi birçok etken, şehrin dokusunu değiştiriyor. Su, toprak kirliliği gibi en büyük tehlikelerden biri olan hava kirliliği de son zamanlarda bölgede etkinliğini sürdürerek risk oluşturuyor.
Gece geç saatlerden sonra, çeşitli tesislerden yayılan duman ve koku hava kirliliğine neden olurken, şehirdeki yaşamı da zorlaştırıyor. Hava kalitesi indeksi, 55HKI ile orta düzeyde görülen Çorlu’da son dönemlerde kent geneline yayılan koku ve duman kentte yaşam kalitesini etkilerken tartışmaları da beraberinde getiriyor
Sanayi tesisleri ile birlikte yoğun nüfusun neden olduğu kirliliğin yanı sıra, Karatepe’de ki katı atık bertaraf tesisleri ve kurulması planlanan Angus çiftliği şehirdeki riskler arasında yer alıyor.
Kokunun birbirinden bağımsız iki sebebi var
Hava kirliliği ve kokuya ilişkin açıklamada bulunan geçmiş dönem TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Trakya Şube Temsilcisi Emre Güney, Çorlu’da yaşanan kokunun birbirinden bağımsız iki sebebi olduğunu vurguluyor.
Bunlardan ilkinin tekstil fabrikalarındaki ram makinelerinden çıkan, petrol türevi yağlar olduğunu aktaran Güney, şunları anlatıyor: “Polyester esaslı olan ürünler, 220-240 derecelik ram makinesinden geçirilir. Makineden geçerken de içerisindeki polyester esaslı petrol, buharlaşır. Bir fabrikanın, bir ram bacasından günde bir varil yani 50 litre yağ çıkar. Bir fabrikada dört ya da beş tane vardır. Her fabrikadan günde 200 litre yağ çıkıyor. Bölgede yüzlerce fabrika var ve bunların çeşitli filtreler takması gerekiyor. Fakat, bazıları takmıyor. Bu nedenle de bahsettiğimiz yağ, havadan daha ağır olmasından dolayı, şehre çöküyor. Bölgede ki hakim rüzgar, Saray ve Istıranca’dan gelerek, güney tarafına denize doğru gider. Bölgede ki OSB’lerden esen rüzgarla çevreye sirayet ediyor. Bunun haricinde kimya fabrikalarından çıkan dumanlar da var.”
İkincisinin ise Karatepe’deki katı atık bertaraf tesisi olduğunu aktaran Güney, arıtma tesisinin birçok atığı depoladığını belirtiyor.
Güney, depolanmada belli bir süre sonra içsel yanma gerçekleştiğini ifade ederek, “Organik atıklar kendi kendine kompostlaşmaya başlar. Bunların kokusunun da ters rüzgarla Çorlu’ya gelmesi muhtemel. Çevre mühendisi olarak benim öngörüm bu yönde” diyor.
‘Beyaz duman görülmemesi için genellikle gece karanlığında salınım yapılıyor’
VOC denen petrol türevi uçucu organik birleşiklerin beyaz bir duman olduğunu ve çok çabuk belli olduğunu vurgulayan Güney, gündüz vakti salım yapıldığında yere çöken dumanın, herkesi rahatsız ettiğini, beyaz dumanın görülmemesi için ise genellikle gece karanlığında salım yapıldığını kaydediyor.
‘Akredite laboratuvar eşliğinde emisyon ölçümleri gerçekleştiriliyor’
Tekirdağ Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Kaan Sinan Tohumcu ise denetimlerin tüm hızıyla devam ettiğini ve bölgede yer alan işletmelerin bacalarında, akredite laboratuvar eşliğinde emisyon ölçümleri gerçekleştirildiğini belirtiyor.
Tekirdağ Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Kaan Sinan Tohumcu
Emisyon değerlerinin yönetmeliklerde belirlenen sınırların üzerinde olduğu tespit edilen işletmelere, 2872 Sayılı Çevre Kanunu gereğince gerekli işlemlerin yapıldığını dile getiren Tohumcu’ya göre sorun yok: “Ekiplerimiz, her gece gidip ölçüm yapıyor. Şüphelendiğimiz, halkın şikayet ettiği, gece duman gördüğümüz her yeri denetliyoruz. Teknik işlemlerimizi gerçekleştiriyoruz. Ama şundan kaynaklı diyebileceğimiz bir nokta henüz yok. Hava istasyonlarımız da koku ölçüyor. Koku, çok zor bir parametre. Ama, ölçümlerde de çok spesifik bir değere rastlamadık. Ölçüm cihazımız, Çorlu içerisinde ve OSB’den gelen kirliliğe bakmak için fakültenin önünde var. Sadece sanayiden gelen koku değil, şehir içinde fırın, yangın gibi farklı etkenlerden oluşan kokular da mevcut.”
56 tesisin faaliyeti durduruldu
Hava kirliliğinde, tekstilde her geçen gün polyesterin artması, belediye arıtmaları dahil çeşitli süreçlerin düzgün yönetilememesi gibi birçok etkenin olduğunu aktaran Tohumcu, şunları paylaşıyor:
“Suyla ilgili yaptığımız denetimler bile Çorlu’daki hava kirliliğini azaltma ile ilgili çalışmalarımıza giriyor. Çevre kirliliğinin önlenmesine yönelik yılbaşından itibaren 2 bin 470 denetim gerçekleştirildi. Denetimlerde Çevre Kanunu‘na aykırı faaliyette bulunan 209 tesise 24 milyon 708 bin lira ceza uygulandı, 56 tesisin de faaliyeti durduruldu”
Tohumcu, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca yürütülen proje sonrasında trafik kaynaklı hava kirliliğinin azaltılması amacıyla da Tekirdağ’da Egzoz Elektronik Denetleme aracının göreve başladığını söylüyor.
Trafikteki araçların, seyir halindeyken egzoz emisyon ölçümü yaptırıp, yaptırmadıklarının denetlendiğini söyleyen Tohumcu, seyir halinde emisyon radarına takılan araçlara, 2 bin 815 lira ceza işlemi uygulandığını belirtti. Tohumcu, su, hava, atık yönetimi, ÇED, toprak, egzoz ve ısınma konularında denetimlerin devam edeceğini vurguluyor.
Vatandaşlar baca gazlarından olumsuz yönde etkileniyor
Ancak Çorlu Belediye Başkanı Ahmet Sarıkurt da şehirde yaşayan vatandaşların baca gazlarından olumsuz yönde etkilendiğini belirtiyor: “Fabrikaların çatılarında kedi gibi gezmiş bir adamım. Çocuklarla ilgili kaygı taşıyorum.”
Çorlu Belediye Baskani Ahmet Sarıkurt
Karatepe’de endüstriyel atıklar mevcut
Karatepe’de Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi ile Panap A.Ş tarafından sözleşmesi yapılan katı atık bertaraf tesisine, endüstriyel atık alınmayacağı açıkça belirtildiği halde ÇED dosyasında ki tabloda, endüstriyel atıkların kodlandığını aktaran Sarıkurt, ÇED raporunda belirtilenle, sözleşmede yer alanların aynı olmaması nedeniyle dava açtıklarını ve ÇED raporunu iptal ettirdiklerini ifade ediyor.
‘Pencere açılamıyor’
Gece 03.00 ve 04.00 arası Çorlu’da pencere açılamadığına dikkat çeken Sarıkurt, şunları söylüyor: “Çevre Kanunu’nda cezai müeyyideler de var. Bu adamlar, nasıl bizim hemşerilerimizi zehirlemeye devam edebilir. Bu durumdan yorulmuş bir şehrin belediye başkanı olarak, bunun üzerine eklenebilecek bir risk gördüğümüz anda, yapılması gerekeni yaparız. Katı atık bertaraf tesisi olmasın, demiyoruz. Ama yükün hakkaniyetli biçimde, özellikle endüstriyel atıkların bizim şehrimizde bertaraf edilmesini istemediğimiz için bu davayı takip ediyoruz. Doğacak sorun, hepimizin sorunu, ilçe belediyelerinin sorunu diye ele alınması sağlıklı değil. ÇED raporunun doğru hazırlanması gerektiğini, bilirkişi raporlarının tespitiyle mahkeme söylüyor.”
Katı atık bertaraf tesisi ile ilgili Tekirdağ Valilik makamında, Vali Aziz Yıldırım, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak, Süleymanpaşa Belediye Başkanı Cüneyt Yüksel’in olduğu bir toplantı gerçekleştirildiğini aktaran Sarıkurt, Tekirdağ’da çöplerin Süleymanpaşa ve Çorlu olmak üzere şehrin iki tarafında toplanacağı, kurumların da üzerine düşen görevi yapacağına ilişkin konuşulduğunu hatırlıyor.
Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak
Süleymanpaşa ilçesi Demirli’de, 3. Lot için Orman Bakanlığı’ndan izin verilmediğinden dolayı 3. Lot yapılamazken, Çorlu Karatepe’de endüstriyel atıkların yer alması nedeniyle ÇED raporu, açılan dava ile reddedilmişti.
Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak, Tekirdağ’ın çöp koyacak alanının kalmadığını, büyük bir çevre felaketi yaşanacağını belirtirken, Çorlu Belediye Başkanı Ahmet Sarıkurt, Valilik huzurunda alınan kararların uygulanması yönünde hatırlatmada bulunuyor.
Beklenen bir akıbet
Çorlu Kent Konseyi Çevre ve Sağlık Komisyonu Başkanı Murat Sevgi de Karatepe’nin atıkların bertaraf edilip, ayrıştırıldığı ve yakarak enerjiye dönüştürüldüğü çok sayıda prosesin işlediği iki tesise sahip lokasyan olduğunu belirtiyor:
Çorlu Kent Konseyi Çevre ve Sağlık Komisyonu Başkanı Murat Sevgi
“Bir tanesi 2011 yılında İstanbul’dan gelerek, faaliyete başlayan özel mülkiyete ait tesis. İkincisi ise Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi’nin görevi olan atık toplama işini yapması gereken özel şirkete verilmiş bir işin yürütüldüğü tesis. Bu tesis, 2021 yılından bu yana kuruluşunu sürdürüyor. İlk itiraz Büyükşehir Belediyesi’nin iş verdiği şirket tarafından sunulan ve Tekirdağ Valiliği tarafından ‘ÇED gerekli değildir‘ kararına karşı Çorlu Belediyesi tarafından Tekirdağ 2. İdare Mahkemesi tarafından dava açıldı. Bu dava sonucunda ÇED gerekli değildir kararı iptal edildi. Ardından Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi tarafından iş verilen şirket ikinci bir ÇED başvurusu yaptı. Bu başvuru sonucunda ise Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından ‘ÇED olumlu’ kararı verildi.ÇED olumlu kararından sonra ‘ÇED olumlu’ kararına Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Danıştay’a itiraz etti. Danıştay’dan kararın yürütmesinin durdurulması talep edildi. Danıştay 6. Dairesi söz konusu talebi reddetti”
Bir organik yapı olarak görülen yaşam alanlarının, kontrolsüz büyüdüğünde bu irileşmenin yapıya zarar vermesinin beklenen bir akıbet olduğunu söyleyen Sevgi, şunları paylaşıyor:
“İşlevler yavaşlar, alınması gereken hizmetlerde aksamalar yaşanır, ulaşım hizmetleri tıkanır ve atıklar, sağlıklı bir yapıda olması gereken bertaraf ve uzaklaştırma süreçlerinin aksaması sonucu, yerleşim alanlarına zarar vermeye başlar.”
‘Angus kokusu istemiyoruz’
Öte yandan Çorlu’da faaliyete geçirilmeye çalışılan angus çiftliği de sekiz yıl sonra tekrar gündemde. 2014 yılında yapılan, tepkiler ve canlı hayvan ithalatı ile ilgili politikaların etkisiyle faaliyet gösteremez hale gelen hayvancılık tesisinin yeniden kurulması planlanıyor.
Çorlu ile Marmaraereğlisi arasında Yakuplu Mahallesi’nde 163 bin 372 metrekarelik arazide kurulması planlanan tesisle ilgili geçtiğimiz günlerde halkı bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi.
Angus çifliğinin halkı bilgilendirme toplantısı
Belediye Başkanı Ahmet Sarıkurt, Baro Başkanı Egemen Gürcün, tüm siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ve halkın yoğun katılım gösterdiği toplantıda “Angus kokusu istemiyoruz” denildi.
‘Köy ve mahalleleri yaşanmaz hale getiriyor’
Belediye Başkanı Ahmet Sarıkurt, sekiz yıl önce kurulan Angus çiftliğinin, yaydığı koku ile çevredeki köy ve mahalleleri yaşanmaz hâle getirdiğini ve sekiz yıl sonra Angus sorununun tekrar gündemde olduğunu kaydediyor.
Tesis binalarının kaçak yapıldığını, imar barışından yararlanılarak varlıklarını sürdürdüklerini aktaran Sarıkurt’un verdiği bilgiler şöyle: “Bu binalar ruhsatlı olarak mı yapıldı, bu yapıların tamamı kaçak yapıldı. Biz Çorlu Belediye Başkanlığı olarak Çevre Şehircilik İl Müdürlüğümüzün tespitleri üzerine konteynır yapan hemşerilerimizin çevre şehirciliğin yazdığı yazı üzerine mühürleyip, yıkıp bir de ceza kesiyoruz. Bu tesis 160 bin metre kare, normalde kaçak yapılan binalara imar barışı kapsamında bir yasa çıktı paraya verince binaların hepsi görünmez hale geldi.”
160 bin metrekarelik açık ve kapalı barınak alanlarından oluşan ve yıllardır boş duran dev tesisin kiralama yoluyla tekrar işletilmeye başlanması ile birlikte, günde 148 bin 500 kg büyükbaş gübresi, 56 bin 250 kg küçükbaş gübresinin üreteceğinin öngörüldüğüne dikkat çeken Sarıkurt, “Daha önce birçok defa bu tür dev hayvan depolarından çevreye verilen zararı yaşamış bir kent olan Çorlu’da ne böyle bir zararı ne de bu hayvan çiftliğinin sebep olacağı kötü kokuyu istemiyoruz. Çorlu’da angus çiftliği, angus kokusu istemiyoruz”diyor.
Hem hayvanlara hem çevreye zarar veriyor
Çorlu Kent Konseyi Çevre ve Sağlık Komisyonu Başkanı Murat Sevgi de Trakya’da dev hayvan depoları ve vahşi işletme şartları ile yürütülen hayvancılığın, hem hayvana hem de çevresine zarar veren bir süreç olduğuna dikkat çekiyor.
Sevgi, yerel hayvancılığın tabana yayılmasının önündeki dev işletmelerin bu işlevleri ile hem hayvancılığın birer vahşi endüstriyel çarka dönüşmesine hem de dar alanda tahammül sınırlarının çok üzerinde çevresel etkilerin ortaya çıkmasına neden olduğunu belirtiyor:
“160 bin metrekarelik açık ve kapalı barınak alanlarından oluşan ve yıllardır boş duran dev tesisin kiralama yoluyla tekrar işletilmeye başlaması ile birlikte 148.500 Kg/gün büyükbaş gübresi, 56.250 Kg/gün küçükbaş gübresi üreteceği öngörülmektedir. İşletmede oluşacak atıkların bertarafı için Çorlu’nun Karatepe mevkisinde bulunan iki adet dev atık bertaraf tesisi ile başlı başına bir çevre sorunu olan Karatepe’ye ulaştırılması da şehrin merkezindeki caddeler üzerinden yapılmak zorunda kalacak. Neresinden tutsanız elinizde kalıyor! Daha önce de bu tür dev hayvan işletmelerinden çevreye verilen zararı canlı canı yaşamış bir şehir olan Çorlu’da durum tepkiyle karşılanıyor.”
Angus çiftliğine ilişkin Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne itirazda bulunulduğunu aktaran Sevgi, söz konusu tesis ile ilgili yeni diye sunulan proje kapsamında tesisten dolayı oluşacak çevresel sorunlar ve koku problemleri ile ilgili geçmişteki tecrübelere dayalı ciddi endişelerin bulunduğunu aktarıyor.
Bununla birlikte tesisin çok fazla eksiği ve çevresel anlamda yaratacağı riskler bulunduğuna da işaret ediyor:
“ÇED dosyası içinde büyük yem kamyonları ve hayvanların nakilleri için kullanılan yollar hakkında UTDK-Ulaşım ve Trafik Düzenleme Komisyonu kararı bulunmamaktadır. Şahbaz merasında bulunan tarımsal amaçlı hayvan sulama göletine olan mesafe 690 metredir.
Tesisten yağmur desteği ve kendi doğal akışı ile hayvan sulama göletine kirlilik getirmesi geri dönüşü olmayan çevre sorunlarına sebep olacaktır. Halkın katılım toplantısında yapılan bilgilendirmede; önceki işletme döneminde yaşanan sorunların giderileceği ifade edilmiştir. Buna karşın; hem alan, hem de kapasite olarak boyutları çok büyük bir iş için ÇED başlangıç dosyasında belirtilen bütçe boyutlarıyla pek bir değişiklik yapılamayacağı ortadayken, nasıl bir iyileştirmeden söz edildiğinin tarif edilmesi gerekmektedir.
ÇED üzerinde sunulan dosya, ÇED Başvuru Dosyası olup, Halkın Katılımı Toplantısı’nda yayınlanan dosyanın detaylı incelenip fikirlerin beyan edilebilmesi için kapsamlı ÇED dosyası olması gerekirken, böyle olmadığı görülmüş olup halkın katılımı toplantısının bu sebepten dolayı hukuksuz olduğu değerlendirilmektedir. Halkın katılımı toplantısı için yayınlanan Proje Tanıtım Dosyası’nda kümülatif etki ile ilgili bir değerlendirilme yapılmamıştır. Tesisin etrafında benzer bir tesisin bulunmadığı belirtilmiştir. Ancak tesise 750-800 m mesafe de benzer tesisler bulunmaktadır. Bu tesislerin hep beraber kümülatif olarak değerlendirilmesi gerekmektedir”
Hava kirliliği sağlık tehdidini de beraberinde getiriyor
En büyük çevre kirliliği arasında yer alan hava kirliliği sağlık tehdidini de beraberinde getiriyor.
Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Halk Sağlığı Bölüm Başkanı Gamze Varol, hava kirliliğinin sağlık üzerindeki etkisine dikkat çekiyor.
Hava kirliliğinin, havada bulunan yabancı maddelerin insan sağlığında, diğer canlıların yaşamında ve cansız maddelerde de zarar oluşturabilecek miktar, yoğunluk ve sürede atmosferde yer almasıyla oluştuğunu belirten Varol, kirliliğe neden olan çeşitli parametreler olduğunu vurguluyor.
Dış ortam hava kirleticileri, insan yapımı veya doğal nedenlerle oluşan, hepsi için farklı sınır değerleri olan ve sınır değerlerin aşılması durumunda, öncelikle insan sağlığı olmak üzere, tüm canlı ve cansızların üzerinde zararlar doğuran kirleticiler olduğunu aktaran Varol, partiküler madde, kükürtdioksit, nitröz oksitler, karbonmonoksit ve ozonun önemli dış ortam kirleticileri olduğuna dikkat çekiyor.
Türkiye DSÖ tarafından belirlenen üst sınır limitlerinin üzerinde
Söz konusu kirleticilerin her biri için üst limitler olmakla birlikte, Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre partikül madde 10 (PM10 )üst sınırı yıllık 15 μg/m3 iken Türkiye için 40 μg/m3 olarak belirlenmekte. İnce partikül madde (PM2.5) için DSÖ üst sınırı yıllık 5 μg/m3 iken Türkiye’de PM2.5 için yasal bir limit değerine yönelik mevzuat bulunmuyor. Türkiye’nin 2029 için belirlediği ince partikül madde (PM2.5) kirliliği limiti ise DSÖ sınır değerlerinin beş katı olduğu belirtilmekte.
Hava kirliliğinin, düşük dozlarda bile sağlık için önemli bir tehdit olduğunu belirten Varol, uzun dönem hava kirliliğine maruz kalan milyonlarca insanın solunum, kalp damar sistemi hastalıkları, diyabet gibi kronik hastalıklar ve kanser ile mücadele etmek zorunda kaldığını anlatıyor.
Hava kirliliğinden kaynaklı birçok ölümün gerçekleştiğini de hatırlatan Varol, prematür ölümlerin, yüksek oranda iskemik kalp-damar hastalıkları, nörolojik hastalıklar (inme gibi), alt solunum yolu enfeksiyonları, KOAH ve akciğer malignitesi gibi solunum sistemi hastalıkları sebebiyle oluştuğu bilgisini paylaşıyor.
Üç yılda en az 128 bin 668 kişi hava kirliliğine bağlı yaşamını yitirdi
Kara Rapor 2020 verilerine göre ise son üç yılda en az 128 bin 668 kişi hava kirliliğine bağlı nedenlerden dolayı yaşamını yitirdi.
Verilere göre; Türkiye’de meydana gelen 30 yaş üstü kazalar hariç ölümler içerisinde, hava kirliliğine atfedilen ölüm sayısı 2017 yılında 51 bin 794, 2018 yılında 45 bin 398, 2019 yılında 31 bin 476.
Raporda, üç yılın sonunda ölüm sayılarında düşüş yaşandığı görülse dahi 2017 yılında 4 ilin, 2018 yılında 8 ilin, 2019 yılında 18 ilin verilerinin mevcut olmadığı belirtiliyor.
Hava kirliliğine bağlı ölümler engellenebilir
Varol, Türkiye’de hava kirliliğinin Dünya Sağlık Örgütü kılavuz değerine indirilmesi durumunda, ölümlerin önlenebileceğine dikkat çekiyor.
Havaya salınan her kirliliğin sağlık açısından risk oluşturduğunu söyleyen Gamze Varol, hava kirliliğine ilişkin gerekli tedbirlerin alınması ve politikaların uygulanması sonucu hava kirliliğinden kaynaklı hastalıklar ve ölümlerin önlenebileceğine dikkat çekiyor; Covid-19 salgının ilk dönemlerinde alınan sıkı tedbirlerin, hava kirliliğinin azalmasına neden olduğunu hatırlatıyor:
“Pandeminin ilk zamanlarındaki sıkı tedbirler sonucunda hava kirliliğinin azalması, hastalık ve ölümlerin nasıl önlenebileceği konusunda fikir vermekte. Hava kirliliğinin yüksek olduğu bölgelerde ise Covid-19 vaka sayılarında artış yaşandığı gözlendi. Kalp hastalıkları, astım, KOAH, Covid-19 gibi birçok hastalıkla mücadele etmek istiyorsak, ilk önce hava kirliliği ile mücadele etmeliyiz.”